Çarşamba, Temmuz 02, 2014

Anlam

Her şey çok anlamsız! Hayat, kendi kendilerini kopyalayan dev moleküllerden başka bir şey değil. Hayat dediğimiz sadece kimyadan ibaret. Periyodik tabloyu ezberlesek yeter. Evrendeki en bol iki elementin, hidrojen ve helyumun, aynı zamanda en hafif iki element olması her şeyi açıklıyor zaten. Böyle hafif bir evrende anlam ne arasın? Anlam ağırdır... Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar.


Barış Bıçakçı - Sinek Isırıklarının Müellifi  (sy. 50)

Perşembe, Mayıs 22, 2014

Ölüm

Ölüm, hayatın acılarını anlamsızlaştırmaya, insanların hayatı bambaşka bir ışığın altında görmelerini sağlamaya muktedir de olsa, insan, yapısı gereği, ölüm fikrini bütün gerçekliğiyle çok fazla içinde barındıramaz. Ölüm, insan ruhunun duvarlarını, oralardaki eski acıları kapatarak bir başka renge boyar ama bir süre sonra, eski boyaları kazımadan badana yapılmış bir duvar gibi insanın ruhundaki asıl renkler yavaş yavaş ortaya çıkar.

Ahmet Altan - En Uzun Gece  (sy.144-145)

Çarşamba, Nisan 30, 2014

Saçmalık

Hayalgücümün geniş olduğunu söylerler. "Saçmalıyorsun!" demenin şimdiye kadar icat edilmiş en ince yoludur bu. Haklı olabilirler. Endişelenmeye başladığımda, nerede ne zaman ne söylemem gerektiğini karıştırdığımda, insanların bakışlarından korktuğumda, insanların bakışlarından korktuğumu belli etmemeye çalıştığımda, tanımak istediğim birine kendimi tanıtmak istediğimde, aslında kendimi ne kadar az tanıdığımı bilmezden geldiğimde, geçmiş canımı yaktığında, geleceğin de daha âlâ olmayacağını kabullenemediğimde, ne bulunduğum yerde, ne de göründüğüm insan olmayı içime sindirebildiğimde... saçmalarım. Hakikatten ne kadar uzaksa, yalandan da o kadar uzaktır saçmalık. Yalan, hakikati tersyüz eder. Saçmalık ise, yalanla hakikati ayırt edilemeyecek biçimde birbirine lehimler. Karışık gibi görünüyor ama aslında çok basit. Tek bir çizgiyle ifade edilebilecek kadar basit.


Elif Şafak - Bit Palas (sy.9)

Salı, Nisan 22, 2014

Kum Fırtınası

Yerine göre, kader dediğimiz şey, dar bir yerde sürekli yönünü değiştirerek dönüp duran bir kum fırtınasına benzer. Sen de, ondan kurtulmak için ayağını bastığın yeri değiştirirsin. Bunun üzerine fırtına da sana ayak uydurmak için yönünü değiştirir.Bir kez daha bastığın yeri değiştirirsin. Tekrar tekrar, sanki şafaktan hemen önce ölüm tanrısıyla yapılan uğursuz bir dans gibi, aynı şey tekrarlanıp gider. Neden dersen, o fırtına uzaklardan çıkıp gelmiş, herhangi bir şeyden farklıdır da ondan. O fırtına aslında sensindir. O yüzden yapabileceğin tek şey, teslim olup ayağını dosdoğru fırtınanın içine daldırarak, gözlerini kum girmeyecek şekilde sımsıkı kapatıp adım adım fırtınanın içinden geçmektir. Orada, muhtemelen ne güneş ne de ay, hatta ne ön ne de zaman vardır. Orada, kemikleri bile parçalayacak kadar keskin beyaz kum tanecikleri gökyüzünde dans eder. (...) 

(...)Sonra sen, gerçekten de onun içinden geçip gideceksin. O kum fırtınasının içinden. Hem sembol hem de fiziksel olarak görünen o kum fırtınasının. Ancak, hem sembol hem de fiziksel bir şey olduğu halde, aynı zamanda o şey insanın vücudunu binlerce bıçak tarafından kesilmiş gibi lime lime eder. Sayısız insan orada kan akıtmıştır, elbette senin kanın da akacak. Ilık, kırmızı kanın. O kanı avuçlarına dolduracaksın. Senin kanın ile başkalarının kanı birbirine karışacak. 

Sonra o kum fırtınası bittiğinde, nasıl olup da onun içinden geçebildiğini, nasıl hayatta kalabildiğini tama olarak anlayamayacaksın. Hayır, o fırtına gerçekten bitti mi bunun bile farkına varamayacaksın. Yalnız, tek bir şeyden emin olacaksın. O fırtınanın içinden geçtikten sonra, fırtınanın içine ayak attığındaki kişi olmayacaksın artık, aynı kişi olmayacaksın. Evet, işte kum fırtınasının anlamı bu. 


Haruki Murakami - Sahilde Kafka ( sy.10-11 )

Perşembe, Şubat 21, 2013

Rüya


Bir yıldız için nebula neyse düşünce için o olan gündüz düşü, uykunun yanı başında konuşlanır ve uykunun sınırı olarak onunla yakından ilgilidir. Yaşayan saydamlıklarla dolu bir atmosfer: işte bilinmeyene bir başlangıç. Ama onun ötesinde Mümkün Olanlar Diyarı uzayıp gider, hem de uçsuz bucaksızca. Başka varlıklar, başka gerçeklerdir orada olan. Doğaüstü bir yanları yoktur, sonsuz doğanın esrarengiz bir devamıdırlar yalnızca... Uyku, Mümkün Olan'la temas halindedir, ki ona olası olmayan da deriz. Gecenin dünyası bir dünyadır. Gece, gece olmaklığıyla bir evrendir..... Bilinmeyen dünyanın karanlık şeyleri, ister hakiki bir iletişim yoluyla olsun, ister uçurumun erişilmez uzaklıklarının hayali bir büyüteç altında büyümesi yoluyla olsun insana komşu oluverirler... Ve uyuyan kişi, tam olarak görmeden, hepten bilinçsiz de olmadan bir anlığına o yabancı hayvansallıkları, tuhaf bitki örtülerini, korkunç ya da parlak solgunlukları, hayaletleri, maskları, siluetleri, çok başlı yılanları, karambolleri, aysız ay ışıklarını, muğlak mucize bozumlarını, karanlık derinliklerde serpilip büyüyenleri ve ortadan kaybolanları, gölgede süzülen şekilleri -adına Rüya Görmek dediğimiz ve aslında görünmez bir gerçekliğin yakına sokulmasından başka bir şey olmayan bütün o gizemi görür. Rüya, Gece'nin akvaryumudur.

Victor Hugo, Les Travailleurs de la Mer

Ursula K. Leguin - Rüyanın Öte Yakası  (sy.107)

Salı, Eylül 18, 2012

Kader

Her kalp atışı bir evren dolusu olasılıkla doludur, demişti. Sonunda ne demek istediğini anlıyordum. Her insanın kendi kaderini değiştirme gücünün olduğunu söylüyordu bana. Oysa ben her zaman kaderin değiştirilemez bir şey olduğunu düşünmüştüm. Doğumumuzla hepimize sabit bir kader biçilirdi. Fakat birdenbire hayatın daha değişik, çok daha güzel bir şey olduğunu fark ettim. İşin aslı, kendinizi nasıl bir oyunun  içinde bulursanız bulun, şansınız ne kadar iyi ya da kötü olursa olsun, hayatınızı bir düşünceyle ya da ufak bir sevgi gösterisiyle tamamen değiştirebilirdiniz.  

Gregory David Roberts - Shantaram  (sy. 863)

Pazartesi, Eylül 17, 2012

Teklikten Çokluğa

Eğer hepimiz yalnızsak, yalnızlığımız da birlikteyiz !

PS: I Love You filmi